En Kapak Sözler

Hüseyin Nihal Atsız Şiirleri

Hüseyin Nihal Atsız Şiirlerini Sizin İçin Yayınladık. Keyifli Okumalar...

Hüseyin Nihal Atsız Şiirleri, Hüseyin Nihal Atsız Eserleri

 

Ayrılık

Sevdiğim, kemençede titretiyorken yayı,
Bülbül sustu, unuttu o eski ağlamayı.
Öyle sandım ki gökte kızıllık sardı ayı,
Sevdiğim, kemençede inletiyorken yayı…

Ağaçların dalları saygılarla eğildi,
İçimden çarpıntıyı, gözümden yaşı sildi,
Böceklerin sesleri birdenbire kesildi,
Sevdiğim, kemençede söyletiyorken yayı…
Ayın on dördü gökte yavasça yükselince,
Bir bağlama başladı önceden ince ince …

Birdenbire gürleşip kemençeye karıştı,
Biri coşkun bir öfke, biri bir yalvarıştı.
Birini inletirken bir kadının elleri,
Birinde bir erkeğin kırılmış emelleri…
Sonra kemençe sustu… Yalnız kaldı bağlama,
Çalkalanarak diyor ki: “Boşunadır, ağlama!
Kemençen, bağlamam ve … Gönüllerimiz kırıktır;
Her tatlı sevişmenin sonu bir ayrılıktır…

Gök onun kadar derin , o gök kadar berraktı,
Biraz sonra nazik ay bizi yalnız bıraktı…
Bu ayrılık çağının hicranını bir düşün,
Beni hala yakıyor tadı en son öpüşün!?..

Hazin hıçkırıkları bırakılmış bir kızın,
Hatırlattı bütün o eski ayrılıkları.
Söndürür neşesini gönlümüzdeki hızın,
Bırakılmış bir kızın hazin hıçkırıkları…

                                                   Hüseyin Nihal Atsız

 

Bütün Türk Gençliğine

Yer bulmasın gönlünde ne ihtiras, ne haset.
Sen bütün varlığınla yurdumuzun malısın.
Sen bir insan değilsin; ne kemiksin ne de et;
Tunçtan bir heykel gibi ebedi kalmalısın.

Iztırap çek inleme… Ses çıkarmadan aşın.
Bir damlacık aksa da bir acizdir göz yaşın;
Yarı yolda ölse de en yürekten yoldaşın,
Tek başına dileğe doğru at salmalısın.

Ezilmekten çekinme… Gerilemekten sakın!
İradenle olmalı bütün uzaklar yakın,
Dolu dizgin yaparken ülküne doğru akın,
Ateşe atılmalı, denize dalmalısın.

Ölümlerden sakınma, meyus olmaktan utan!
Bir kere düşün nedir seni dünyada tutan?
Mefkuresinden başka her varlığı unutan,
Kahramanlar gibi sen ebedi kalmalısın…

II

Sen ne elde ve dilde gezen billur bir sağrak,
Ne de sıska bir göğse takılan bir çiçeksin;
Senin de bu dünyada nasibin var savaşmak!…
Kayalarla güreşip dağlarda öleceksin.

Yoldaşlık ederekten gökte güneşle, ayla,
Aşarsın tepe, ırmak; yürürsün ova, yayla…
Hayata ne biçimde geldinse bir borayla
Daha sert bir kasırga içinde biteceksin.

KIZIL ELMA uğruna kılıç çekince kından,
Bahtiyarlık denen şey artık geçmez yakından.
Mesut olup gülmeyi sök, çıkar hatırından.
Belki öldükten sonra bir parça güleceksin.

Yüz paralık kurşunla gider ‘HAYAT’ dediğin;
‘Tanrı yolu’ uzaktır; erken kalk sıkı giyin.
Yazık, bütün ömrünce o kadar özlediğin
Güzel Kızıl Elma’na varmadan öleceksin.

III

Belki bir gün çöllerde kaybedersin eşini,
Belki bir gün ağlarsın kaçtı diye karına.
Işıksız kulübende boranın esişini
Dinleyerek çıkarsın bir ümitsiz yarına.

Gün olur ki mertliğin uğrar kahpe bir hınca;
Namert bir el arkandan seni vurur kadınca;
Bir gün sabrın tükenir… Silahını kapınca
Haykırarak çıkarsın yurdunun dağlarına…

Hayatın kamçısıyla sızar derinden kanlar,
Senin büyük derdinden başkaları ne anlar?
Vicdanını ‘Paris’e, ‘Moskova’ya satanlar,
Küfür diye bakarlar senin dualarına.

Hey arkadaş!… Bu yolda ben de coşkun bir selim,
Beraberiz seninle, işte elinde elim.
Seninle bu hayatın gel beraber gülelim,
Ölümüne, gamına, tipisine, karına…

IV

Atandan kalmış olan kılıcı iyi bile,
Onu bütün gücünle vuracaksın çağında.
Savaş… Bunun tadını ey Türk sen bulamazsın,
Ne sevgili yanında, ne baba ocağında…

Savaşmaktan kaçınır, kim varsa alnı kara,
Kan dökmeyi bilenler hükmeder topraklara…
Kazanmanın sırrını bilmiyorsan git, ara
‘Çanakkale’ ufkunda, ‘Sakarya’ toprağında.

Siyasette muhabbet… Hepsi yalan, palavra…
Doğru sözü ‘Kül Tegin’ kitabesinde ara…
Lenin’den bahsederse karşında bir maskara,
Bir tebessüm belirsin sadece dudağında.

Yatağında ölmeyi hatırından sök, çıkar!
Döşeğin kara toprak, yorganındır belki kar…
Sen gurbette kalırsan, ben ölürsem ne çıkar?
Ruhlarımız buluşur elbet ‘Tanrıdağı’nda…

V

Mukadderat isterse seni yoldan çevirsin,
Sen hele bu yollarda yıpranarak aşın da,
Varsın bütün ömrünce bir an nasip olmasın,
Yorgunluğu gidermek serin bir su başında.

Bir gülüşten ne çıkar, ne çıkar ağlamaktan?
Kullar kancıklık eder, bela bulursun Hak’tan.
Gün olur ki bir yudum su ararsın bataktan,
Gün olur ki bir tutam tuz bulunmaz aşında.

Bir çığ gibi yürürsün bir lahza durmaksızın,
Bir ilahi kaynaktan geliyor çünkü hızın.
Duyguların ölmüştür… Tapınılan bir kızın,
Bir füsun bulamazsın gözlerinde, kaşında.

Istırabı kanına kat da göz kırpmadan iç!
Varsın gülsün ardından, ne çıkar, bir iki piç…
Bu varlık dünyasında yalnız senin hiç mi hiç,
Bir şeyin olmayacak hatta mezar taşında…

                                                   Hüseyin Nihal Atsız

Geri Gelen Mektup

Ruhu mu ateş yoksa o gözler mi alevden
Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu
Pervane olan kendini gizler mi alevden
Sen istedin ondan bu gönlüm zorla tutuştu

Gün senden ışık alsa da bir renge bürünse
Ay secde edip çehrene yerlerde sürünse
Her şey silinip kaybolurken nazarında
Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse…

Ey sen ki kül ettin beni olmaz yakışınla
Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla
Hançer gibi keskinler çiçekler gibi ince
Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince

İçimdeki azgın devi rüzgarlara attım
Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım
Gözler ki birer parçasıdır sende ilahın
Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın

Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin
Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin

                                                        Hüseyin Nihal Atsız

Hüseyin Nihal Atsız Eserleri

Mutlak Seveceksin

Sevda gibi bir gizli EMEL ruhuna sinmiş;
Bir haz ki hayalden bile üstün ve derinmiş.
Gökten gelerek gönlüne rüzgar gibi inmiş,
Bir sır ki bu, ölsen bile asla açamazsın…

Anlatması imkansız olan öyle bir an ki,
Hülyadaki ses varlığının gayesi sanki…
Bak emrediyor: Daldığın alemden uyan ki,
Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın…

                                                        Hüseyin Nihal Atsız
Exit mobile version