Mehmet Başaran Şiirleri, Mehmet Başaran Eserleri
Ahlat Ağacı
Eşin dostun yaşıyor bak bahçelerde
Sen çıplak bir doruğun üzerindesin
Tam rüzgârın engini sardığı yerde
Yekpare bir mavilik üstünden akar
Altında köklerini sıkan toprak var
Dertleşir durursun gölgenle
Bazan öyle yakın geçer ki kayan yıldızlar
Halini soruverecekler sanırsın
Dağılır üstündeki yeşil sükût
Ümitle kımıldanırsın
Bakma sana bir ad verdiklerine
Yerle gök arasında bir karaltısın
Ve bütün dünya seni unutmuş
Sanki kim bilecek yaşadığını
Gelmese dallarına birkaç fakir kuş
Ne de dolmaz çilen varmış
İlk defa kırağı yaktı canını
Aşkı sonra bulutların
Rüzgârın cilvesi değil miydi
Döken yapraklarını
Durmuşsun kırların bir ucuna
Ah senin halin köylü hali
Yaşarsın kıraç toprakta
Servi-simin misali
Allı Turnası Yaşamın
Yokluğunun upuzun kışından sonra
Birden o ayçiçeği çıktı karşımıza
Toprağa sarı ışıklar saçan
Ellerin mi bu gömgök yapraklar
Sen misin usul usul kımıldanan
Şaşkına döndük kavuşmuş gibi
Sanki yüzümüzde soluğun
“Kızım” dedi anan, “bu benim kızım”
Ürpererek dokunduk baş ucundaki taşa
Büyülü bir ses misin Orpheus’tan
Yakıcı özlemiyle sonsuzluğun
Kucakladık kırları seninle
Yaşamın allı turnası
Ne değin uzaklarda da olsan
Çık gel yüreğimize ilkyazla
Bir Avşar Bozlağıyım Uzunyayla’dan
Hoyrat pençelerle
İğne deliğinden geçiyorum acıların
Dağılıp toparlanıyorum yeniden
Beni yalnız komayan bozkırda
Uzak düşler uzak düşler
Yüreğimden mi tütüyor
Sancının gökkuşağı
Bir yanım akıp gidiyor sularla
Taşlarla ışıyor bir yanım
Ben ağrıyım ben acıyımKapanmış bir okul kadar ıssız
Öğretmen Hatun Birsen
Gözlerim ellerim soluğum
Değişen filmler solgun raporlar
Çukurlu ay yüzü dersi
Akciğer röntgenlerim
Bir Afşar bozlağıyım Uzunyayla’dan
Uçan kuşlar uçan kuşlar
Onarabilir mi yaramı
İpildeşen yıldızlar
Ben umudum ben özlemimTümörüm, onmazım zehirli çiçek
Canevimi dağlayan mavi ısırgan
Neyi sızlıyorum bu sancılarla
Bu mor ağrılarla yaşadığım ne
Gittikçe daralıyor soluğum
Bana mı sesleniyor
Yitiklerimin diliyle toprak
Patlayan tohumlar patlayan tohumlar
Duyuyor musunuz kırılıyor kabuğum
Ben de yeşereceğim sizinle
Ben sevgiyim ben, yaşamım
Mehmet Başaran Şiirleri
Can Yoldaşı
Sen hürriyetin türkülerin kızı
Sen sıcaklığı kanımın
Şu koskoca dünya üzerinde
Yoldaşı kimsesiz canımın
İşte gözgöze geldik bu akşam
İnandım aşılırmış Kaf dağları da
Kollarında bakir toprak lezzeti
Yanıyorsun bir damla ter kadar güzel
Sarışın tarlaları mı kucaklamışım ben
Ne bu çiçek kokusu ekin kokusu
Deli bir rüzgâr geçiyor gönlümden
Yıldızlar ışıyor gözlerin gibi
Böyle konuştukça avucun sıcak sıcak
Karşımda ıslak dudaklar titrer
Başım üstünde yeni doğmuş ay
Altın tınazlar gibi savrulur içi
Karşılama
İlk yazın ucu göründü
Harlayıverdi çiçek çimen
Kalktım Akçadoruğa çıktım
Bi ova serildi önüme
Karşıma bi dağlar dikildi
Elim ağzımda baka kaldım
Bir yanda dumanlı toprak
Bir yanda deniz
Eriklerin bademlerin şavkı vurmuş havaya
Ortalığı tutmuş zeytin
Gözlerim yeşile kesti
Hey ne dünyaymış dünyamız
Çamların heybetinde sesinde kaynakların
Yaşamak uğul uğuldu
Kımıldıyordu yamaçlarda tarlalar
Tepemde gök
Çevrilmiş üstüme sayısız sevdalı göz
Güp güp atıyordu yüreğim
Kıyısında söğütler göveren
Bir nehir yatağına dönmüştü içim
Üstüme üstüme geliyordu ıraklar
Yankısıyla nice ilk yazların
Coşkun sular geçiyordu
Derinlerimden
Yosunlu kayaların dibinde
Ordan ordan dürtüyordu tohum tomurcuk
Elimi uzatsam özgürlüğe dokunacaktım
Yeni düşünceler patlıyordu zihnimde
Açtım bağrımı güne güneşe
Eh beee
Koca Bir Troya Dünya
Kaç kez kuşatıldı Troya
Soldu ılgınlar acılaştı zeytin
Karıştı toprağa hünerli eller
Ne Helena ne Paris ne Aşil
Karanlık çukurlarda ak kemikler
Yere basarken ürperiyor insan
Kırmızı açıyor hâlâ
Suskun örende gelincikler
Güzlerin hüznü o yıkımdan
Çağ değişmiş silahlar da
Sürüp gidiyor hâlâ kuşatma
Bu kez daha çılgın saldırgan
Hey dağlar yaralı Rumeli dağları
Bosna direniyor düştü Srebrenika
Bebesini emzirirken vurulmuş gelin
Yollara dökülen göçmenlerin
Gözleri yanmış yıkılmış kentler
Daha ne kadar sürecek talan
Kazılırken böğründe toplu gömütler
Senin ellerin mi bunlar Avrupa
Çırpınırken her çalıda bir yürek
Senin gözlerin mi bunlar
Nasıl bakacaksın yüzüne tarihin
Ah dünya koca bir Troya
Yaşamı savunan Hektor’u sürüklüyor
Her yanda kanlı araba
Ne zaman insan olacak insan
Mehmet Başaran Eserleri
Sorgucular
Bir yanım Tanrılar otağı Kazdağı
Bir yanım
Kurtuluşçulara arka veren Madralar
Kuşanıp çifte fişeklikleri
Şurdan yürümüş Ayvalık’a
Gömeç’li Edremit’li
Kuvayı Milliyeciler
Amerikan süttozu dağıtılıyor
Cumhuriyet, Gazi, Ali Çetinkaya okullarında
Ne kadar uzak şimdi o günler
Ovada üç milyon zeytin ağacı
Vurmuş gövdelerine damgasını
Sabit Bey Eminzade Karagözoğlu
Ve onbinlerce tayfanın
Düşleri zeytin acısı
Nerde yoksul evlere
Muştular götürecek güvercin
Hâlâ söylenceler renginde
Suları Kazdağı’nın
Yamaçlarda Türkmen köyleri
Bir gün Narlı bir gün Şapçı
Bir gün Kocadağ bir gün Biller
Uykusuz gözler gibi
Issızlığı öğretmen odalarının
Dolaşır durur Gezici Başöğretmen
Dolaşır durur yanında
İmrallı Adamı Ökkeş, İnegöllü Remzi
Lo lo looo
Görünmez dikenleriyle Pirenlik kırı
Günaydın zeytin ülkesi
Çamlarının dibinde Homeros’un
İlyada’yı yazdığı yerler
Nasıl bir saldırıda
Yarım kaldı okullar
Sızlayan ne kesik bir kol gibi
Hektor’u sürüklüyor şimdi
Tahta At’tan çıkanlar
El sallıyor Havran’dan Koca Seyit
Görse şaşardı Homeros bile
Dudakları uçuklardı Aşil’in
Öyle işler gördü Çanakkale’de
Zeytinyağı fabrikasında hamal
O’ydu Kurtuluşçular’la
En önde İzmir’e giren
Ne kadar uzak şimdi o günler
Köylerde Enstitülü
20.000 öğretmen
Kuşatılmış Troya
Sanki her biri
Yangından yıkımdan çıkmış
20.000 ana
Kök salmış toprağa
20.000 yediveren gülü
Dayan Koca Seyit dayan
Zeytinler narlar dikmiş
Yayaköy’de Refik Cevahir
Bunlar açacak diyor
Pençe atsa da göğsümüze
Zeus’un korkunç kartalı
Kulak ver Madralara
Bu günler geçecek diyor
Gül parmaklı şafak dağlara değdiğinde
Geline döndüğünde, “Bol pınarlı İda”
Salınıp Körfez’e indiğinde Sarıkız
Çocukların dilinde
Çağla tadı kazandığında sözcükler
Tahta At’tan çıkar gibi geldiler
Çok giyilmiş ayakkabıların
Tabanlarına benziyordu yüzleri
Evime ülkeme doluştular
“Emir kuluyuz” diyordu biri
Soruyordu üç Bakanlık Müfettişi:
“Manifesto okutuluyor muydu Enstitülerde
Belletiliyor muydu Nazım’ın şiirleri
Sık sık gelir miydi Hasanoğlan’a
Sabahattin Ali?
Toplayıp açık hava tiyatrosuna
Tonguç size neler demişti?…”
Kimliğim mi? Türkiye dedim
Doğumum mu? 17 Nisan
Sorun beni Bedreddin’den Yunus’tan
Karacaoğlan emmimdir
Dedem Pir Sultan
Yolum Tonguç’un yolu
Sorgucular heyy sorgucular
Bilir misiniz Koca Seyit’i
Sırtında 210 okkalık mermi
Neyi savunmuştu Çanakkale’de
Sorun beni Seyit’ten
Sorgucular heyy sorgucular
Durdurabildi mi dünyayı
Engizisyon yargıçları
Neyi aydınlatır bilir misiniz
Yakılan yasaklanan kitaplar
Sorgucular heyy sorgucular
Okuyun Fontamara’yı Sırça Köşkü
Küfr ile dünya durur
Zulm ile durmaz demiş risalesinde
Sorun beni Koçu bey’den
Yorulmaz İşçileriyiz Aşkın
Öykü
Üstümde başka gök başka bulut
Cebimde param vardı
Tramvaylar taksiler emrime hazır
Durağım İstanbullar AnkaralardıYıl kırk yediydi sonbahardı
Demiri büken ellerim
Üzüm gibi saçım vardı
Bir güzel geçse sokaktan
İçim aşkla dolardıYıl kırk sekiz mevsim sonbahar
Ankara’nın taşına bak
Neden böyle gözlerim dolar
Neydim n’oldum n’olacağım
Şu feleğin işine bak