Melih Cevdet Anday Şiirleri
Melih Cevdet Anday Şiirleri, Melih Cevdet Anday Güzel Şiirleri, Melih Cevdet Andayın Etkili Şiirleri
Anı
Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil bu anılacak şey değil
Apansız geliyor aklıma
Nerdeyse gün doğacaktı
Herkes gibi kalkacaktınız
Belki daha uykunuz da vardı
Geceniz geliyor aklıma
Sevdiğim çiçek adları gibi
Sevdiğim sokak adları gibi
Butun sevdiklerimin adları gibi
Adiniz geliyor aklıma
Rahat döşeklerin utanması bundan
Öpüşürken o dalgınlık bundan
Tel orgunun deliğinde buluşan
Parmaklarınız geliyor aklıma
Nice aşklar arkadaşlıklar gördüm
Kahramanlıklar okudum tarihte
Cağımıza yakışan vakur, sade
Davranışınız geliyor aklıma
Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil, unutulur şey değil
Çaresiz geliyor aklıma
Melih Cevdet Anday
Düzenli Dünya
Bayılırım şu düzenli dünyaya
Kışı, yazı, baharı, güzü, gecesi gündüzü sırayla
Ağaçların kökü içerde
Dalların başı yukarda
İnsanların aklı başında
Beş parmak yerli yerinde
Baş, işaret, orta, yüzük ve serçe
Diyelimki kalksada serçe, orta parmağa doğru yürüse
Ne haddine
Yahut akasyanın biri başını toprağa daldırdığı gibi bir gezintiye çıksa
Merhaba kestane merhaba çam
Esselamunaleyküm ve aleykümselam
Kimsin nesin nerelisin derken
Laf açılırmı bizim akasyanın kökünden
Bir uğultudur başlar rüzgarda
Kökü dışarda, Kökü dışarda
Bayılırım şu düzenli dünyaya
Kışı, yazı, baharı.güzü.gecesi, gündüzü sırayla
Ağaçların kökü içerde
Dalların başı yukarda
İnsanların aklı başında
Altta ölüler
Üstte diriler
Gel keyfim gel
Melih Cevdet Anday
Gelinlik Kızın Ölümü
sela verilirken kalktık kahveden ,
cumaydı,yılın en beklemiş günü,
yemeni gibi üstünde tabutun,
gölge veren ağaçsız bir gökyüzü.
kızın babası yanımızda,boyu nuzun,
zayıf,ağzında mırıltılar,
on köylü,iki subay bir tezkereci er,
sıralandık ahşap mescidin avlusunda,
namaz kılmadı adam,ağlamıyordu da,
alnı bir uzun sabrın kabaran gelgiti,
sürgün duvarı bekleyişin,
dünyaya çok yakın bir gece gibi,
aldık cenazeyi sarsmadan,iğreti
ve hafif,gözlerimiz yerde,
kayıp bir tayın izini süreriz sanki,
kapılarda başları çatkılı kadınlar,
sallanıyorlardı sisli giysilerinde,
yüklüğe saklanmış çevreler gibi soluk,
bölünmüş gibi yılın en katı ekmeği,
imece sofrasında hıçkırığın,
kim bilir kaç ölümden kalma saçı gibi,
susmuştu çekirgelerin kabuğu,
toprak kumruları güneşin,
ve köpeklerin yediği kemiksiz sabah,
susmuştu göğün sarnıcı,boş,
cemaat yürüyordu kablumbağa gibi,
mezalığa doğru yüzyılda,
sarı sabırların yanından,acelesiz,
ayrık otu yolmaya gidiyor sanırsın,
davul vurmaya,ay tutulmuş,
tarladaki yarılmış toprağı görmeye,
susuzluğun kirli rengini,ayıbını,
dağa taşa vurmuş açlığı,
dayanan dayanır,yağsız bulgular ve ahlat,
gençleri alır ölüm ilk ağızda,
sabah yıldızının uğrağı,
böğürtlensiz mezarlığa vardığımızda,
bir melek lale sümbül dikiyordu,
lalelerden birini aldı adam,
girdi kızının mezarına,
sarıldı,öptü,bıraktı laleyi sonra,
kefenin üstüne,uykusuz.
yedi çocuğu gömülüymüş,söylediler,
bizi aç bırakan bu toprak
açlıktan ölenlerle beslenir dediler,
dönüşün bir kişi omuzladı tabutu,
toz toprak içinde vardık kahveye,
yaşlı adam doğru çeşmeye gitti,
elini yüzünü yıkadı konuşarak
kendi kendine duasız,bir tanrı gibi.
Gelinlik Kızın Ölümü
Melih Cevdet Andayın Güzel Şiirleri
Güneşte
Çünkü saatler dardır, her şeyi almaz
Güneşte çözülür ve kayarlar bir yana.
Mısırlar güçlükle büyürken yağmursuzluk
Kaygılandırır dilsiz bahçıvanı.
Sessiz kuşlar, bir keçi, ağır iğde ağaçları.
Bir araba geçti incelmiş yoldan
El salladı biri, belki tanıdık,
Belki değil, süreksizliğin eşanlamı.
Ve denizin yorgun çağındaydı çocuklar
Çığlıkları titretir balkondaki sarmaşığı,
Çünkü dardır saatler, sığmaz biraraya
Dalgınlık, deniz ve sardunya.
Rüzgâr alıp götürdü balıkçı teknelerini
Uzaktaki kılıçlara, ki bilemeyiz
Hangi derinlikte dölleyerek denizi
Gidiyorlar öyle ağırbaşlı, doğuya.
Ve ocaktan çorbanın kokusu geldi demin
Burun deliğine kedinin ve köpeğin.
Rafta kitaplar, mavi bir şişe ve gül
Donmuş kalmışlar tek başlarına.
Duvarda bir resim, resimde kalabalık
Köy alanı, çocuklar, çember ve zaman.
Breughel nasıl da toplamış bunca
Ortaklığı ve uyumu biraraya,
Çünkü saatler dardır, sığdırılmaz.
Güneşte her şey çözülür gider bir yana.
Melih Cevdet Anday
Olsun da Gör
O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör
Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör
Seyreyle gulu bülbülü
Çifter aylar gökyüzünde
Her gece ayin on dördü
Kuşlar geçecek damların üstünden
Kuşlar konacak dallara
Kanat seslerini duyup uyanırlarsa
Gene kuşlarla uyusun çocuklar
Olanı biteni anlatma
Hiç görmediğim şey bu
Kurdun gözü yılmış sürüden
Elmanın yarısı soğuk yarısı sıcak
Gülü bitkilere dolanmış salkım
Güneşten yağmur boşanacak
Yetsin demir cağının beyliği
Yeni bir gün başlıyor demek
Yeryüzünde korkusuz yasamak
İki milyar kişiye bir dünya
İki milyar kişiye iki milyar ekmek
Yazık olur bu duş yari kalırsa
Barış günü insan hakki yenirse
Köroğlu’nun sözü dinlenmelidir
Sivas ilinin Banaz köyünden
Pir Sultan Abdal dirilmelidir
Ah günüm yetse görmeye seni
Seni övmeye gücüm yetse
Barış cağı altın cağ
Son ozanı ben olayım bu özlemin
Bu özlem bitse
O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör
Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör
Seyreyle deli ozanı
Bastan basa sevda bastan basa tutku
Dili baldan tatlı
Melih Cevdet Anday
Sevincin Yarısı
Kuşlar yağmur yağdırır da
Yağmur güneşi vururdu ya
Ben sana gelirdim
Sevincin yarısı ağzımda
Zambağa birikir sabahlar
Ovalar atlara binerdi
Kulesine koşuşunca deniz
Cebimde geceden yıldızlar
Arılarla ballarla kanımda
Yüreğim avuç olurdu da
Sonra çeşme de olurdu ya
Mutsuz dönüşler ayında
Ben sana gelirdim
Melih Cevdet Anday
Sokağa Çıkıyorum
Sokağa bir diyalog gibi çıkıyorum
Umrunda değilim gecenin. Gece
Yarınki gecedir ve tanrıdır
Tanrının umrunda değilim..
Kimileyin seviyorum. (Sevmek kuşların
Bir an boş bıraktıkları ağaçtır)
Ve yalnızlığın kırmızı yapraklara
Çalan büyüsünü duyuyorum: Ey cesaret
Hep dolu tut bardağımı. Sevgi ve umut
Birdir, yalnızlık ve cesaret bir.
Melih Cevdet Anday
Tek Başına
Ölürken çocuklarımı unuttum
Küçük deniz kirpikleriyle sabah
Denedim bütün sabahları.
Sana sürgünümün şarabını bıraktım al
Mumlarını güzelliğin ve hiçliğin
Bir de kaygımın soluk ellerini.
Denedim bütün ölümleri
Ama görmedim büyülü ağaç
Ezilmiş sevdaların giysileri.
Sana ayrılığın yayını bıraktım al
Bir de adını bilmediğim gökyüzünü
Lamalar gibi koşar bozkırda.
Oysa ölümsüzlük şuracıkta,kar
Güneşi gibi doldurmuş odayı,basit,
Anlamsız ve tek başına.
Ayaklarım hayvan,üstüm başım bitki
Denedim bütün vakitleri al
Başka türlü geçmeyen bir vakitti.
Yaşadım
Yıldızlar şahidimdir
Erik ağaçları şahidimdir
Yaşadım avuçlarımın gücü yettiği kadar
Dağları meyvaları kadınları
İncir dallarına yürüyen su
Yonca tarlasından gelen nefes
Yollar ve türküler şahidimdir
Islık Çalmak
Melih Cevdet Anday Şiirleri
Melih Cevdet Anday
Evren esrisin diye gövdende
Tuttum elinle bir dünya dokudum
Savatlı ayı taktım bileğine
Bak yaz kıyısından limon çiçeği
Yüklü kızarık gece yükseliyor
Köpeklerin uyuduğu bahçemize
Minderlerimizi ansı, nerdeyse
Doğar o anasonlu yıldız
Kırılmış dağın balkonundan.
Uzanalım, kavağın ve beynimin
Kum saatlarını duyuyor musun
Tenle karışıyor, sürgünlerinle.
Kaktüs bana bir ağıt söyle.
Melih Cevdet Anday